

Hukukçu Serdar Tokdemir, TRT Haber canlı yayınına bağlanarak 12 yıl önce Gezi Parkı’nda yaşanan olayların görünmeyen yüzünü dile getirdi.
Gezi Parkı’nda 2013’teki eylemlerin yankıları günümüzde hala devam ediyor…
Olaylarla ilgili son olarak ünlü oyuncuların menajeri Ayşe Barım’ın irtibat kurduğu kişiler incelemeye alındı.
Ayşe Barım’ın olaylarla ilgili “danışılan ve onayı alınan kişi” olması ihtimali üzerinde durulurken; konuyla ilgili TRT Haber’de Fuat Kozluklu’nun konuğu olan hukukçu Serdar Tokdemir de Gezi olaylarının analizini yaptı.
Tokdemir, “Gezi olaylarının arkasında kimler var? Gezi olaylarıyla menajerlik şirketi arasında bir bağlantı var mı?” sorusunu şöyle yanıtladı.
“İKİ-ÜÇ AĞAÇ BAHANE EDİLDİ”
Bunlar o dönemde iki-üç tane ağacı bahane edip, Türkiye’de bir çevreci hassasiyetle bir süreç işletmeye çalıştılar ama biz günün sonunda bu olayın, bu hikayenin böyle olmadığını gördük.
Hatırlarsanız Gezi Parkı olayları sırasında o dönem Başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, bir dizi temaslarda bulunmak üzere Fas, Tunus ve Cezayir’in de aralarında bulunduğu bir Kuzey Afrika seyahatindeydi.
O dönemde de Başbakan Vekili Bülent Arınç’la şu anda Genel Başkan Vekili olan Sayın Efkan Ala, Gezi platformunun temsilcileriyle bir araya geldi.

“ASIL NİYETLERİ TALEPLERİNDE GÖRÜLDÜ”
O dönemde ağaç bahane edilip, daha sonrasındaki niyetlerini biz onların taleplerinden gördük.
Neydi talepleri? En dikkat çekici olanları; AKM yıkılmasın, üçüncü havalimanı açılmasın, üçüncü köprü yapılmasın gibi aslında büyük ve güçlü Türkiye’nin kalıcı şah eserlerine yönelik küresel emperyalizmin ve buradaki iş birlikçilerinin Türkiye’de bir operasyon kalkışmasıydı.
“OLAYLAR DAHA ÖNCEDEN BAŞLADI”
Son olarak da zaten Gezi’den önce başlayan 7 Şubat MİT krizi vardı. Ondan sonra da bir Gezi süreci vardı. Ondan sonra bir 17-25 Aralık süreci vardı. Ve ondan sonrasında da bir 15 Temmuz hain darbe teşebbüsü gerçekleştirilmişti.

“TÜRKİYE’YE KARŞI SÜREÇ İŞLETİLDİ”
Bu hat aynı karanlık eller tarafından büyük ve güçlü Türkiye’ye yönelik yapılan, emperyalistlerin ve buradaki iş birlikçilerinin etki ajanlarının da yönlendirmeleriyle bir süreç işletilmeye çalışıldı.
Çok şükür Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu süreci büyük hasarlar almadan atlattı. Önümüzdeki süreçte de bunun birtakım denemeleri de yapılmaya çalışılıyor. Bunun da farkındayız.
“HER KİM Kİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE BİR OPERASYON YAPMAYA KALKARSA BEDELİNİ DE ÖDER”
Sonraki süreçte biraz olaylar büyüdü. Bizler de yaşadık ama bugün de yurdunu seven bir vatandaş olarak bazı denemeler hissiyatına kapılıyorum ben. Ama şunun farkına varmalarını istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti artık eski noktada değildir. Bağırsaklarını temizlemiştir. Her kim ki Türkiye Cumhuriyeti’ne bir operasyon yapmaya kalkarsa bunun bedelini de çok ağır bir şekilde öder.GEZİ OLAYLARINA ALMANYA’NIN DESTEĞİ
Fuat Kozluklu, söze girerek Gezi olaylarının İstanbul Havalimanı’nın yapılmasını istemeyen Almanlarla bağlantısına vurgu yaparak şöyle konuştu:
Gezi sürecine ilişkin bugün koalisyon hükümeti iş başına geldi. Orada bakanlık görevi verilen bir Alman parlamenter vardı. Türkiye’deki özel dünyasına ilişkin bir ilişki çerçevesinde buradan ayrılmıyordu zaten. Ve Gezi olaylarına katılan, müdahil olan Alman medyasını ve siyasetini yönlendiren ve bir hayli çaba gösteren birisi, başı çekiyordu o dönemde. Ve Almanlar İstanbul Hava Limanı’na karşı çıkan en önde ülkeydi.
Neden? Çünkü Almanların 10 yılı aşkın süredir bitiremedikleri bir havaalanları vardı. Ve o havaalanı yerine İstanbul Havalimanı’nın dünyanın en büyükleri arasında yer alması, Afrika’ya, Orta Asya’ya ve Orta Doğu’ya yönelik bir dağıtım merkezi görevi üstlenecek olmasından kaygı duyuyorlardı.
Onun için İstanbul Havalimanı’nı engellemek için Alman medyası özellikle yoğun bir kampanya başlatmıştı. Claudia Roth’tan söz ediyorum bu arada. Şu anda bakan koltuğunda oturuyor. Buradan ayrılmazdı. Aynı zamanda Marmaray’a karşı çıkan ekibin içinde yer alıyordu.