

Geçen hafta ülke gündeminde şarkıcı Gülşen’in dört ay önce İstanbul’da verdiği bir konserde İmam hatiplilerle ilgili yapmış olduğu bir konuşma nedeniyle gözaltına alınması ve ardından tutuklanması kararı vardı. Hafta boyunca konuşuldu, tartışıldı, bazı gazetelerin köşe yazılarında, haber kanallarında açık oturumlarda sosyal medyada gündeme geldi. Bu karara tepki gösterenler de vardı, kararı alkışlayanlarda. Şunu çok iyi biliyoruz ki, AKP iktidarı döneminde yıllardır öğretmen, akademisyen, gazeteci, yazar, düşünür, siyasetçi, sanatçı, parti üyesi ve daha bir çok yurtsever ilerici, demokrat sadece yazdıkları ve konuştukları ve düşüncelerini paylaştıkları için gözaltına alınırken, tutuklanırken, başta bazı sanatçıların konserleri olmak üzere çeşitli festival ve etkinlikler iptal edilirken bazıları buna sıradanmış gibi davranarak hiç ses çıkarmayıp seyirci kalan başta bazı siyasi partiler olmak üzere, köşe yazarları, kendini aydın gören her kesimden insanlar olduğu gibi, her platforma seslerini çıkararak tepkilerini çeşitli yollarla ortaya koyup protesto edenler de oldu. bu tepkilerini, açıklamalarında, yazılarında, sosyal medya paylaşımlarında dile getirdiler . Elbette ki şarkıcı Gülşen’in tutuklanmasına sonuna kadar ben de karşıyım, her ne kadar sahnede şarkılarından çok, dekolte, yarı çıplak kıyafetiyle ön plana çıksa da, onunla ilgili alınan bu kararı doğru bulmuyorum ancak bunun gündem değiştirmek için iktidar tarafından hazırlanan bir oyun olduğunu düşünüyorum . Sedat Peker tarafından açıklanan rüşvet iddiaları, AKP iktidarını rahatsız etmiştir. Bilindiği üzere Sedat Peker, Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan TARANOĞLU, AKP Erzurumlu Milletvekili Zehra TAŞKESENLİOĞLU, ve kocası Ünsal BAN, Vekilin kardeşi, Sermaye Piyasası Kurulu eski başkanı Ali Fuat TAŞKESENLİOĞLU, ve TOBB üyesi Salih ORAKÇI’nın rüşvet aldığını iddia etmişti. Bundan dolayıdır ki yeni bir gündem yaratarak şarkıcı Gülşen’i malzeme ettiler , çünkü iktidar yanlısı kişilerin her gün söylediği toplumu yaralayan, ayrıştıran çok daha tehlikeli sözleri, tehditleri görmezden gelinirken, hatta bazı kesimlerce alkışlanırken, şarkıcı Gülşen’in dört ay önce söylediği bir sözün bugün servis edilerek gündeme taşınması, tutuklanmasına kadar gitmesi iki gün cezaevinde yattıktan sonra tahliye edilmesinin bana göre başka bir açıklaması yoktur. Gülşen olayı, bir kaç günlük de olsa gündeme oturarak iktidarın değirmenine su taşımıştır.
Tüm bunlar yaşanırken, Vekilin kocası Ünsal BAN, yurt dışına kaçmaya çalışırken yakalanmıştır, ifadesi alınarak 4 gün gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılmıştır.
Başta CHP olmak üzere beş muhalefet parti yetkilileri, Ankara Adliyesi’ne giderek suç duyurusunda bulunmuşlardır. sonraki gelişmeleri yargı karar verecek, Bugüne kadar olduğu gibi bundan da bir şey çıkacağını sanmıyorum çünkü, hukukun sürekli tartışıldığı bir yerde adaletin eşit dağılımını görmek mümkün değildir. Umarım yanılırım.
Gülşen ‘in tutuklanmasıyla ilgili verilen tepkileri sonuna kadar haklı buluyorum, çünkü kişinin düşüncesini açıklama özgürlüğünün kısıtlanması, suç unsuru olarak görülmesi, düşünce özgürlüğü bağlamında kabul edilebilir bir durum değildir. ancak yıllardır yurtseverler, siyasiler, gazeteci ve sanatçılar başta olmak üzere gözaltına alınırken, bazıları tutuklanırken, onlar için aynı tepkiyi vermeyen başta kendini sosyal demokrat, ilerici görenler, ve muhalefet partileri olmak üzere köşe yazarları, yine kendini aydın gören ve televizyon ekranlarında oturumlara katılarak topluma akıl vermeye çalışan bazı fikir adamları ve gazeteciler, burada çifte standart uygulayarak bana göre taraflı bir davranış ortaya koymuşlardır, Adalet herkes için vardır, herkese eşit mesafede olmalıdır, daha önce başkalarının gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına susarak seyirci kalanlar, bugün aynı durumla karşılaşınca farklı tarife uygulamışlardır.
Seçime bir kaç ay kaldı, muhtemelen 2023 yılının haziran ayında yapılacak. Siyasi partilerde Saflar her geçen gün belirginleşmeye , topluma kendilerini kabul ettirmek için gereken çabayı göstermeye itmiştir. Seçim çalışmaları başlamış her geçen gün hızını artırmıştır. İktidarın rengi bellidir. 20 yıldır ülkeyi yarı açık bir cezaevine çeviren bu iktidardan kurtulmak gerekiyor, bunu demokratik bir seçimle yerine getirmek hiç de zor değil, yeter ki inanç, güven ve irade olsun. Bu nedenle kendini devrimci, solcu, sosyal demokrat, ilerici, halktan yana gören, bunlarla tanımlayan siyasiler, siyasi parti ve partililer, artık temel düşüncelerini, gündeme taşıyarak açıklamalı, ülkenin temel sorunları, halkın beklentileri konusundaki görüşlerini söylerken, sahaya inerek bunu pratikte de göstermelidir, net ve şeffaf olmalıdır, insanlar sadece yazdıkları, konuştukları ve sosyal medyada paylaşım yaptıkları için gözaltına alınırken, bazıları tutuklanırken, başta CHP olmak üzere diğer partiler de bu konuda her kesime eşit mesafede durarak, haksız gözaltı ve tutuklamalara büyük tepki göstermelidir. Bugün ülkede en büyük sorun işsizlik, ekonomi ve adalet sorunudur, insanlar ekonomik olarak her geçen gün daha da yoksullaşarak adeta ölüme mahkum edilmiştir. Yokluk ve sefalet iliklerine kadar işlemiştir. Anne-babalar çocuklarının daha sağlıklı olmaları için gereken yiyecek ve içecekleri almaları neredeyse olanaksız hale gelmiştir. Başta çocuklar olmak üzere beslenme yetersizliği nedeniyle hastalıklı, sağlıksız bir nesil yetişmektedir. Adaletin adil olmayışı, telafisi mümkün olmayan derin yaralar açmıştır. Konuşmanın, düşünmenin, bunu yazmanın, sosyal medyada paylaşmanın suç olduğu, her geçen gün yasakların çoğaldığı bu ülkede adaleti tam olarak görmek mümkün değildir, yargı tarafsızlığını yitirmiştir. Tehditle, baskıyla, korkuyla sindirilmeye çalışılan halkın, yargıya güveni kalmamıştır. Bir telefonla tutuklanıp, bir telefonla serbest bırakılan bir yönetimde, Adalet uzun bir tatile gönderilmiştir. İnsanların iş, güvenlik ve adalete ihtiyacı vardır, adaletin eşit uygulanmadığı yerlerde demokratik bir düzenden, refahtan ve huzurdan söz edilemez. Adalet, kişi için değil, herkes için olmalıdır.
Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, başta CHP, İYİ PARTİ ve HDP olmak üzere tüm muhalefet partilerinin işbirliğine, birleşik bir cepheye ihtiyacı vardır. Tüm bunlara rağmen özellikle CHP’nin, HDP ile mesafeli durması, kendisine umut bağlayan kesimleri rahatsız etmiştir, oysa HDP, bu ülkenin bir gerçeğidir, bu partinin siyasi çizgisini ister kabul edelim ister etmeyelim, bugün yasal çerçevede kurulmuş, halen çalışmalarını sürdüren, T.B.M.M.de 56 milletvekili olan siyasi bir partidir ve 6 milyonun üstünde bir seçmeni vardır, onları dışlamak, dışarda tutmak, muhalefet için yanlış bir karar olacaktır, belki de bu ülkenin kaderini HDP seçmeninin vereceği oylar belirleyecektir, ondan dolayı değil midir ki tüm siyasi partiler HDP ile dirsek temasına girmişlerdir. HDP seçmeninden oy alabilmek için şirin görünmeye çalışmaktadırlar, ancak bu konuda ana muhalefet partisi olan CHP’nin net ve samimî tavrı, seçmenlere ve HDP ile olan yakınlaşma, parti ile olan görüşmelerdeki beklenti, göstereceği tutarlılık ve güven, kendisinin de kaderini belirleyecektir, yani ya iktidar yolu görünecek, ya da şimdiye kadar olduğu gibi yine sabır tespihi çekmeye devam edecektir. Unutmayalım ki, birlikten kuvvet doğar, birlikten iktidar doğar. Daha özgür günlerde buluşmak dileğiyle…
İZZET KIRMIZI
3/09/2022