hava
DOLAR %
EURO %
GRAM ALTIN %
ÇEYREK A. %
BITCOIN %
SON DAKİKA
Google News

URFA İZLENİMLERİM

Son Güncelleme :

27 Ağustos 2022 - 0:02

/ 252 views kez okundu.
URFA İZLENİMLERİM
reklam


Geçen hafta Urfa’daydım. Gitmeden önce çok heyecanlıydım, çünkü görmeyeli 3 yıl olmuştu. Çok özlemiştim.  Astor turizm  otobüsü ile  Akabe’den Urfa’ya doğru akarken, şehrin ön  yüzündeki evler görünmeye başladı,  şehrin  üstünde bir toz bulutu, bir duman vardı,  bu bana, çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımın geçtiği  Ceylanpınar’ı  hatırlattı, öğleden sonra  Urfa’dan dönen Ceylanpınar otobüsü Kepez’den baş aşağı olunca rüzgâr,  Suriye’nin Resulayn kasabasıyla  hudut boyunda kucaklaşmış Ceylanpınar ‘da  yaz sıcağını yüzümüze savururdu.  Kasaba, kerpiçten yapılmış  küme evleri gibi karşımızda olurdu, onu hatırladım, uzun zamandır gitmemiştim, Urfa merkezde inmeden önce  Karaköprü”ye geçtim. Burayı  Bu kez daha farklı buldum, öncelikle inşaat sektörü çok gelişmiş. Karaköprü’de yapılan yüzlerce  çok katlı binalar, ilçeyi  beton yığını haline getirmiş, daire fiyatları 4-5 milyona ulaşmıştır. İlçe nüfusu 300 bini geçmiş, inanın evimi bile bulmakta zorluk çektim, daha önce şehir merkeziyle 4 km. olan mesafe, yerleşim yerlerinin çoğalmasıyla birlikte  birleşmiş durumda.  Urfa merkezden ilçeye göç devam ederken,  ilçede bir şehir havası  göremedim, birbirine geçmiş çok katlı yeni binalar, hava akımını bile kesmiş, Karaköprü’de dere yatağına bile yapılmış onlarca  binayı görünce şok oldum, çünkü bu dere, bölgeyi selden korumak için bir cankurtarandı, onu bile satmışlar,  İlçenin çarşısı yok, işyerleri, hastaneler, bankalar,  kamu kuruluşları, değişik yerlere  serpiştirilmiş, ancak ulaşım yönünden de sıkıntı var, çünkü evler, çevrede tüm tepelere yayılmış,yakın köylerle birleşerek bir bütün oluşturmuşlar. İlçede yüzlerce dönüm  bağ, bahçe, fistıklık, zeytinlik, tahıl ekilen yerler yok edilerek, bir beton kent yaratılmış. Uzaktan bakınca uydu kent yığınını andırıyor. İlçeden yeşil bir alan arıyorsun, ne yazık ki her karış toprağı betonla kapatmışlar,  daha önce bir köy olan Karaköprü, Urfa merkezle birleşmiş durumda. Karaköprü ‘de 5 yıl çalıştığım ilkokulu ziyâret ettim,birlikte çalıştığım arkadaşlardan bazılarını  görme fırsatı buldum. Urfa merkeze gelince,  çok farklı bir Urfa’yla karşılaştım. Çarşıya inince ilk önce  aşağı Çarşıya giderek başta Haşimiye Meydanı,  Arap Meydanı,  Gümrük Hanı, Balıklıgöl’ü gezdim, değişen bir şey görmedim, her
 yine eskisi gibiydi,  Balıklıgöl’de yine  tadilat vardı, her nedense buranın tadilatı bir türlü bitmedi, yetkililerin sürekli turizm kenti olarak tanıttıkları bu şehirde hiç bir  yabancı turiste rastlamadım, sürekli tadilat yapılan,  bakımsız olan bu yerlere  turist niye gelsin ki?  Şehirin ortasından geçen Karakoyun deresi yine eskisi gibi,  dereden akan kanalizasyon sularının yaydığı pis kokuları hissetmemek mümkün değil, Urfa’nın en  önemli sorunu olan bu derenin ıslah edilmesi ve pis su yerine, temiz suyun akması için  seçimlerde verilen sözler  ne yazık ki hiç  bir zaman tutulmadı, özellikle AKP döneminde yıllardır  şehirde gözle görünür bir çalışma yok, Belediye Başkanı  Z.Abidin Beyazgül, ne yazık ki Urfa’yı büyük bir kasaba görünümünden  kurtaramamıştır. Merkez nüfusu 900 bini bulan ve Büyükşehir olmuş bir şehir, bunu hak etmiyor. Konuştuğum insanlar hiç de memnun değil, iki gün önce yine çocukluk arkadaşım  Kavas Altınay ile birlikte  Haşimiye  Meydanı  ve civarını gezmiştik, buraların tamamı vakıfa ait tarihi yapılar olduğu için, hiç bir değişiklik yoktu, sadece esnaf el değiştirmişti, Aşağı Çarşı ve civarı  başta olmak üzere  şehir  8-9 yıldır  tamamen  Suriyeliler tarafından işgal edilmiş durumda, her adımda Suriyeli var, kenar mahallelerin hepsinde çoğunluktalar.  Çarşıda insanlar yürürken türkçe  veya kürtçe konuşanların sayısı çok az , çünkü her on kişiden en az altısı, yedisi Suriyeli ve arapça konuşuyor,  ekonomi sektörünü  onlar işletiyor, lokantalar, pastaneler,  toptancılar,  çerezciler,  tatlıcılar, Kapaklı pasajındaki telefoncular, kuyumcuların büyük bir kısmı  Suriyeli, kısaca her alanda yerleşik  olmuşlar, şehirde bir Suriye hakimiyeti var, zaten bunlara TC kimliğiyle vatandaşlık da verilmiş, yani onlar artık bizim vatandaşımız,  bizlerden biri olmuşlar,  çünkü  ev almış,  araba almış,  iş yeri açmışlar, kız almışlar,  kız vermişler, akraba olmuşlar. Mezopotamya’nın bereketli topraklarında   gelenekleri ve kültürleri biribirine yakın  olan bu insanlar, aynı kaderi de paylaşmaya ortak olmuşlar, ancak yerli halk onlardan hoşnut değil, gençleri gruplar halinde sürekli kavgalar çıkararak vatandaşın huzurunu kaçırmaktadır,  bu nedenle Suriyeliler, devamlı bir problem unsuru olmuşlar, bunu bilen  Suriyeliler”Bize kızmanıza gerek yok, bizimle yaşamaktan memnun değilseniz başka şehirlere gidin, sizi Urfa’da zorla tutan mı var?”sözünü arsızca  diyecek kadar da kendilerini  ev sahibi olarak görüyorlar. Yıllar önce  bir kaç  kez Halep’e gitmiştim, kendimi yine orada sandım. çünkü arap kültürü ve geleneğini burada da görmek çok mümkün. Ancak Urfa ekonomisine de büyük katkıları var, gerek iş gücüyle ve gerek sermayeleriyle yaşam savaşı veriyorlar.   Eskiden  esnafın çoğunu şahsen de olsa tanırdım, bu kez hiç bir tanıdık yüz  bulamadım. O güzel insanların bir  kısmı, o güzel atlara binip gitmişti belkide. Şehirde gezerken bir turist gibi gezdim, yabancı  bir ülkedeydim sanki.  Ramazan ayı olduğu için, insanlar oruç tutuyor, Esnafın büyük bölümü öğleye kadar  kapalı. Sokakta, caddede, asla sigara içen, bir şeyler yiyen birini görmedim, herkes oruçluymuş gibi bir hava var, burdaki durumu; Oruç tutmayan insanların, oruç tutanlara olan saygısından olabilir.  Oruç olmayanlar bile açıkta yemiyor, içmiyor,  belki de tepkiden çekiniyorlar. şehirde  tam bir oruç  havası hakim, her zaman söylediğim bir söz vardır, Ramazan ayını, bu kutsal ibadeti  iliklerine kadar yaşayacaksan git Urfa’da  oruç tut! esnafın bir çoğu kapalı, özellikle fırınlar kapalı,  gündüz bir sessizlik içinde olan şehir, akşama doğru herkeste bir hareketlilik  başlıyor, akşam iftardan önce pide fırınlarında korkunç  bir tepsi yemek trafiği var, onlarca lahmacun, tepsi kebabı, çeşitli yemekler pişirilmeyi beklerken, tırnaklı ekmek ve açık lavaş ekmeğinin kokusuyla birlikte mahalleye dağılıyor,  kaldırımlarda hazırlık yapan ciğerciler , kadayıfçılar, meyan kökü ve limon şerbeti satıcıları, sokak aralarında, cadde kenarlarındaki seyyar tatlıcılar ,seyyar satıcılar şehire ve Ramazan ayının ahengine renk katıyorlar.  Mahallelerde yine onlar  çoğunlukta,  özellikle kenar daki gecekondu semtlerinde yine onlar hâkim,  Suriyelilerin gelmesiyle birlikte merkez Haliliye ve Eyyübiye ilçelerinde  yapılan binlerce gecekondu, Şanlıurfa’yı belki de dünyanın en büyük gecekondusuna sahip bir şehir hâline getirmiştir. Gecekondu mahallerinde  sokaklar Suriyeli çocuklardan geçilmiyor, doğum oranı  çok  yüksek,  ilk sırada. Aileler çok kalabalık, çok  gürültülü yaşıyorlar,  akşamları gecekondularında yüksek sesle konuşurken  veya telefon ederken   herkesin duyması mümkün,  babamın daha önce yaşadığı eve gittim,  annem ve  babamı son 5 yılda  kaybetmiştim, evde kimse yaşamıyordu, benim de daha önce  uzun yıllar yaşadığım bu evde  bir gece kalmak istedim,  akşam  iftardan  sonra sokaklar çocuklardan geçilmiyor, eskiden oyun oynarken kürtçe veye türkçe bağrışan çocukların sesini duyarken,  bu kez daha çok  arapça bağrışan çocuk  sesleri  duydum. çocukların bu oyunları gece yarısına  kadar devam ederken, büyüklerinin de avludaki yüksek sesle olan konuşmalarını  dinlemek zorunda kaldım.  Mahalleyi, sokağı gezdim,  daha önce onlarca konu komşu,  tanıdık varken, bu kez bir tek tanıdık bulamadım, dış  kapılar açılırken eski  komşularımı  beklerken, hiç görmediğim yüzlerle karşılaştım. Herkes Suriyeli, babamın avlusunda oturan bir aile vardı, tanışmak istedim,  meğer onlar da Suriyeli imiş,  9 yıldır babamın evinde oturuyorlarmış, Afrin’den gelmişler. Yine  sokaklarda karton, hurda toplayan  kadınlar gördüm, Bunlar çocuklarını bir sebze kasasına koymuş  Suriyeli  kadınlar!   şehirde gezerken çok sayıda dilenci var, bunlar kadınlar va çocuklar, çoğunluğu  yine Suriyeli,  bir çoğu  çocuklarını okula bile göndermiyor, düşük ücretlerle orda burda çalışıyorlar,  Ülke sıralamasında  eğitim seviyesinin son sıralarda olduğu bu şehirde,  çocukların başka işlerde  çalıştırılmaları da olumsuz bir etkendir.  Yerli halkın bir kesimi başka illere göç etmiş,  kalan kesimi de  yaşantılarını alt üst bu karmaşık yaşam biçimine ayak uydurmaya çalışıyor.   Gördüğüm kadarıyla su başlarını Suriyeliler tutmuş,  bu nüfus artışıyla giderse önümüzdeki seçimlerde Suriyelilerden milletvekili, belediye başkanı, muhtar gibi yöneticilerin çıkması kaçınılmaz olacaktır, büyük çoğunluğu arap kökenli olan Suriyeliler, hangi partiyi, hangi adayı desteklerse, onun kazanacağı büyük olasılıktır.  Şehirde gezmek çok yorucu, çünkü çok kalabalık, nüfus ikiye katlanmış, sokaklar,caddeler  her yer insan kaynıyor, özellikle çocuklar! Şehir  trafiği  çok kötü, şehirin, Abide’den balıklı yola giden tek bir yolu var, çok  dar bir yol, sabah ve akşam saatlerinde tam bir kitlenme oluyor, Ciddi anlamda belediye hizmetlerini  göremedim, temizlik yok, kenar mahallelerde biriken  çöpler,  çok kötü bir koku  yayıyor, alt yapı yetersiz, yağmur yağdığında biriken sular, şehir merkezinde başta iş yerleri ve evleri basarak maddi zarar veriyor. Temizlik ve alt yapı, Urfa’nın kanayan yarasıdır,  20 yıldır yeterli bir çözüm üretemediler. Halk ekonomik olarak ülkenin   her yerinde olduğu gibi burda da yoksulluğu, geçim sıkıntısını iliklerine  kadar yaşıyor, sosyal yardımlarla ayakta durmaya çalışıyor.  Herkes mevcut iktidardan şikayetçi ancak, geçmişte yapılan  seçim sonuçlarına bakılırsa, iktidarın en çok oy aldığı  illerden biridir Urfa. Bu yaman çelişkiyi anlamak mümkün değil.  AKP burdan 8 vekil çıkarmasına rağmen,  vatandaş hiç birini   görmediği  gibi, adlarını sorsan üç  vekilin adını sayamazlar. Yıllardır enerji sorunun olduğu bu ilde, her gün yapılan kesintiler nedeniyle esnaf iş  yapamaz duruma gelmiş.  Başta enerji sorunu olmak üzere  Urfa’nın tüm  sorunlarını gerek  meclis kürsüsünde  ve gerek medyada dile getiren   aslen Urfalı olan İstanbul milletvekili Sayın  MAHMUT TANAL, Urfalı hemşerilerinin büyük takdirini almış, herkes övgüyle onu konuşuyor. İşsizlik, ülke genelinde olduğu gibi  burda da zirve yapmış durumda, çalışanlar  genelde sigortasız ve düşük ücretlerle çalışmak zorundalar. Çarşıda  şık giyinmiş sakallı Suriyeli gençleri ve yine güzel giyinmiş Suriyeli kızları   Bizim Topçu Meydanı dediğimiz meydanda, eski 11 Nisan stadyumun yerine yapılmış parkta görmek mümkün. Gezmeyi, eğlenmeyi,  özellikle  yüksek sesle ve çok konuşmayı  seviyorlar,  Şehirin genel yapısında önemli bir değişim görmedim, oto galericiler sitesi yıkılıp şehir dışındaki  organize sanayi bölgesine taşınmış.  Köprübaşı’ndaki belediye binası yıkılmış,  Bamya Suyu mahallesinde yapılan  çok katlı binaya taşınmış.   Halepli Bahçede büyük bir park ve ortasında  görkemli bir arkeolojik müze binası  yapılmış, Kızılkoyun bölgesinde, Tılfındır Tepesinde daha önce  yerleşim yeri olarak kullanılan  mağaralardaki 100’e yakın Antik kaya mezarları onarılarak  ışıklandırılmış, kalenin çevresi yeşil alana dönüştürülmüş. Şanlıurfa’da Gecekondulaşma sınırsız bir şekilde artmış, dağ, taş ev olmuş, belki de dünyanın en büyük  gecekondu kenti Urfa olmuştur diye düşünüyorum. Buna dünyanın en büyük köyü de demek mümkün! Her şeye rağmen güzel  şeylerini de unutmadım  tırnaklı, açık ekmeğini, kadayıfını, lahmacununu, çiğ  köftesini, taze peynirini  yemeyi unutmadım, çünkü bunlar Urfa’nın  vazgeçilmez unsurlarıdır,  bunları yapmadan ayrılırsan, bir şeyler eksik olmuş demektir. Urfa’dan dönüş günü gelince her Urfalı gibi bir üzüntü  sardı beni.  57 yılın ilk 25 yılını Ceylanpınar’da, 32 yılını Urfa merkezde geçirdiğim bu diyardan ayrılmak bana zor geldi. Kim bilir belki ne  zaman gelecektim.  Urfa’da kaldığım 5 günlük  sürede çok  mutlu oldum ancak, ayrılırken de biraz hüzünlü ayrıldım.

reklam

YORUM ALANI

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.