İnan Kıraç… Türkiye’nin sanayi devi, Galatasaray’ın efsanevi destekçisi, sanatın sessiz kahramanı. 87 yaşında bir duayen. Ama bugünlerde adı, başarılarla değil, kızı İpek Kıraç ile yaşadığı hukuki savaşla anılıyor. Ne oldu da İnan Kıraç, hayatının sonbaharında böyle bir çığlık atmak zorunda kaldı? Başına bunlar nasıl geldi?
Günün Analizi! Elips Haber’de yer alan habere göre, Her şey, Suna Kıraç’ın 2020’deki vefatıyla başladı sanki. İnan Bey, eşini kaybettikten sonra bir de evladıyla karşı karşıya geldi. İpek Kıraç, annesinin vasiyetnamesine dayanarak Koç Holding’in milyarlarca dolarlık hisselerine sahibi oldu. Babasının malvarlığına tedbir koydurdu, ikinci evliliğine “vasi” talebiyle gölge düşürdü. Acaba İpek, babasına ne yapmış olabilir ki İnan Kıraç, “Evlatlıktan ret” davasına kadar gitti?
“Babasını yalnızlaştırdı”
Son 20 yıl, İnan Bey için kolay geçmedi. Suna Hanım’ın hastalığı, onu duygusal bir harbin içine çekti. Ticari kararlarında hep bir duayen zekası vardı; ama o kararların gölgesinde, evladından gelen mesafe vardı. İpek’in hırslı olmasından dolayı babasını yalnızlaştırdığı iddia edildi. Peki, bir evlat, babasına bunu neden yapar?
Bir vicdan borcu
İnan Kıraç’ın haklılığı, sadece hukuki maddelerde değil, kırılan bir kalbinde yatıyor. “Evladından beklediği sevgi ve saygı yerine kabullenemediğim davranışlar sonucunda İpek Kıraç’ı baba olarak uyarmama rağmen İpek taleplerimi hep reddetmiştir… Artık İpek adında bir evladım yoktur ve böyle bir kişinin soyadımı taşımaya hakkı olmadığını da kamuoyu önünde beyan ediyorum,” dedi Cumhuriyet Gazetesi röportajında. Bu sözler, bir babanın acısını anlatmıyor mu? İpek Kıraç’ın, acaba babasıyla bağı kopacak mı? Galatasaray’da binlerce çocuğa, ihtiyaç sahibine destek, Koç Holding’de otomotiv alanında yaptığı devrimler, Pera Müzesi ile sanata, üniversiteler, liseler, burslarla gençlere destek olmuş bir adam, 87 yaşında huzur değil, mücadele arıyor. İpek neden böyle yaptı? Kamuoyu, bu soruları sormalı. Çünkü İnan Kıraç’ın çığlığı, hepimizin vicdanına dokunuyor. Ama asıl merak uyandıran şu: İpek Kıraç, babasına ne yaptı da bu noktaya gelindi? Gerçekler er ya da geç ortaya çıkacak. O güne kadar, bu duayenin yanında olmak, bir sempati değil, bir vicdan borcu.
